
Kadınlar öldürülüyor, onlar, kadın erkeği tamamlar, dedikçe toplumsal yaşamdan dışlanıyorlar. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzler artıyor.
Gerici ve dini unsurların çok fazla kullanıldığı toplumlarda bir iktidar aracı ve şiddet eylemi olan tecavüz kadınların bedenleri üzerine iktidar kurmaları ve denetimle ilgilidir. Tecavüzü cinsel eylemlerden ayıran rızaya dayalı olmayıp, güç kullanılmasıdır. Bu yüzden çoğu tecavüz suçlularının aklanması için 13 yaşında ki bir kız çocuğu için bile rızası vardı diyebiliyorlar.
Fakat maalesef taciz ve tecavüz olayları cinsel şiddet ile değilde sadece cinsellik ile şekillendiriliyor. Oysaki tacizde bir şiddet biçimidir aslında. Dolayısıyla herkes konuşurken kadınlar ölüyor. Taciz ve tecavüze uğrayan çocukların bir çoğu 16 yaşın altında ve yaklaşık olarak %10’u erkek olmaktadır.
Hemen hemen her gün kadına şiddet olayları ile uyanmaktayız. Yerli veya yabancı maalesef fark etmiyor, ülkemizde çoğu kadın nasibini alıyor. Asıl korkunç olan ise toplumun artık taciz olaylarına duyarlılığını yitirmiş durumda olması.
Tecavüzü kameraya alan bir erkek sevgilisi olduğu için indim alıyor.
Üvey kızına saldıran adam kızın ruh sağlığı yerinde raporu alarak indirim almıştır.
Bunların rızası varmış, allkollüymüş veya fahişeymiş gibi indirimleri söylemeye gerek bile yok. Yani sanki adalet tecavüze indirim yapmak için elinden geleni yapmış gibi olmuştur. Kadına karşı şiddetin önlenmesinde kanunun getirmiş olduğu izleme merkezleri ve panik butonu, zorlama hapsi, sosyal yardımlar gibi iyileştirmelere rağmen kadına yönelik kadınlara yönelik şiddeti önleyemeyen Türkiye, Avrupa konseyi İstanbul sözleşmesinin ilk imzacısı olmuştu. Ayrıca sözleşmeye taraf veren devletler şiddete maruz kalan kadınlara mülteci olma hakkı verecekler. Zorla evliliklerin suç sayılması için gereken hukuki önlemlerde alınacak.