Atasözü, uzun gözlem ve deneyimler sonucu oluşmuş bilgi ve öğüt veren kalıplaşmış sözlere denir.Bizde hayatınızda önemli yer edinecek-yön verecek  gözlem,deneyim,bilgi ve öğüt içeren birbirinden anlamlı atasözlerini “kulağınıza küpe olsun” diyerek sizler için hazırladık.

Resimli Atasözleri

Açıklamalı Atasözleri

Abanın kadri yağmurda bilinir: Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.

Abdala malum olur: Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.

Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur): Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.

Acele ile menzil alınmaz: Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır. (menzil: Bir günlük yol.)

Acele ile yürüyen yolda kalır: İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.

Acele işe şeytan karışır: Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.

Acemi katır kapı önünde yük indirir: Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.

Acı acıyı keser, su sancıyı: Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz: Herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez.

Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır: Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.

Acıkan ne yemez, acıyan ne demez: Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.

Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur: Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.

Acıklı başta akıl olmaz: Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.

Acıkmış kudurmuştan beterdir: Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.

Baba kırk oğul beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş: Baba kaç çocuğu olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan hepsine bakar, onları büyütür; çocukları ise yoksul ve yaşlı durumdaki babalarının bakımını ‘sen bak, o baksın’ gibi gerekçelerle bir türlü sağlayamazlar.

Baba koruk (erik) yer, oğlunun dişi kamaşır: Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker.

Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana: Kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.

Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş: Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.

Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.

Babanın sanatı oğla mirastır: Bir evlat babasının sanatını onun ölümünden sonra sürdürür.

Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz: Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.

Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.

Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var: Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.

Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı: Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.

Cahile söz (laf) anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür (zordur): Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın deve hendekten atlatılamaz, cahile söz anlatmak bundan da zor bir şeydir.

Cahilin dostluğundan arifin düşmanlığı yeğdir: Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.

Cambaz ipte balık dipte gerek: Kişi, sadece uzman olduğu alanda çalışmalıdır.

Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur: Bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.

Caminin (mescidin) mumunu yiyen kedinin gözü kör olur: Kendisini yetiştiren kimsenin malına hıyanet eden, el uzatan kimse cezasını bulur.

Can boğazdan gelir (geçer): İnsan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir.

Can bostanda bitmez: İnsan, canının değerini bilmeli, onu yıpratmamalıdır.

Can candan şirindir (tatlıdır): Bir kişi için kendi canı, başkasının canından daha tatlıdır.

Can canın yoldaşıdır: İnsan tek başına yaşayamaz, konuşup görüşmek için arkadaş arar.

Can cümleden aziz: İnsanın kendisi herkesten önce gelir.

Can çekişmektense ölmek yeğdir: Bir işte çeşitli sıkıntı ve üzüntülerle karşılaşıp olağanüstü gayret harcamaktansa o işten vazgeçmek daha iyidir.

Can çıkmayınca (çıkmadan) huy çıkmaz: İnsanı alışkanlıklarından, huylarından vazgeçirmek mümkün değildir.

Dağ ardında olsun da, yer altında olmasın: Yaşasın da uzakta olsun.

Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir: Dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz.

Dağ başından duman eksik olmaz: Büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır.

Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz: Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: Ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar, insanlar günün birinde birbirleriyle karşılaşabilirler.

Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar: Yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir.

Dağ, ovanın süt anasıdır: Ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır.

Dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş: Az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir.

Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı: Yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz.

Damdan düşen damdan düşenin hâlinden (hâlini) bilir: İyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar.

Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış: Bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.

Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane: Herkesin ölümü için bir sebep vardır.

Ecele çare bulunmaz: Ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır.

Edebi edepsizden öğren: Edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun.

Eden bulur, inleyen ölür: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.

Eğilen baş kesilmez: Kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır.

Eğreti ata binen tez iner: Ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.

Eğreti kuyruk tez kopar: Temeli olmayan işlere güvenilmez.

Eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez: Hiçbir şeyi beğenmeyenlerin de kusurları vardır.

Eğri oturup doğru konuşalım: Birisine karşı tutumumuz ne olursa olsun doğruyu söylemeliyiz.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını: Bir girişimden iyi sonuç almak isteyen, o işin temelini sağlam kurmalıdır.

Fare çıktığı deliği bilir: Bir kabahate, suça veya gizli işe kalkışan kişi, yakalanacağını anladığında nereye sığınacağını bilir.

Fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış: 1. Yapamayacağı kadar ağır bir işi varken başka bir iş daha yüklenmiş. 2. Kendisi sığıntı durumundayken yanına bir kişi daha almış.

Faydasız baş mezara yaraşır: Yaşayan kimse bir işe yaramalıdır, bir işe yaramayan kimsenin ölüden farkı yoktur.

Fazla mal göz çıkarmaz: Ne kadar ve ne türden mal olursa olsun malın fazlası elden çıkarılmamalıdır çünkü mutlaka bir gün gelir lazım olur.

Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek: Bu dünyada kimi insanlar mutluluk içinde yaşarlar, kimileri de talihsizdirler.

Fırsat her vakit ele geçmez: Fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir.

Fırsat sakal altından geçer: Fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir.

Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü: Daha önce iyi bir durumda olan kişi bu konumunu kaybettiğinde uygun olmayan, yersiz davranışlarda bulunur.

Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar: Talih, fakire hiç gülmez; aynı sermaye zengine daha çok, fakire daha az gelir getirir.

Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz: Hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmek istemez.

Kaçan balık büyük olur: Elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür.

Kaçanı kovmazlar, yıkılanı vurmazlar: Kaçan bir düşmanı kovalayıp ezmeye çalışmak mertliğe yakışmaz, âciz olduğunu göstereni de vurmak insanlık değildir.

Kaçanın anası ağlamamış: Tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.

Kader olmayınca kadir bilinmez: Kişi talihsiz ise ne kadar iyi insan olursa olsun, değeri bilinmez.

Kadı anlatışa göre fetva verir: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.

Kadı kızında bile kusur olur: Üzerinde durulmaya değmeyecek kadar küçük bir kusurdur.

Kadının fendi, erkeği yendi: Kadınlar kurnazlıkta erkeklerden üstündürler.

Kalaylı bakır küflenmez: Temizliğini herkesin bildiği kişi ve iş lekelenemez.

Kalbin yolu mideden geçer: Bir kimsenin sevgisi kazanılmak istendiğinde ona güzel yiyecekler ikram edilmelidir.

Mahkeme kadıya mülk değil: Hiç kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalamaz.

Mal adama hem dost, hem düşmandır: Malın insana yararı olduğu gibi zararı da vardır.

Mal canı kazanmaz, can malı kazanır: İnsan mal kazanacağım diye sağlığını tehlikeye atmamalıdır.

Mal canın yongasıdır: İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar.

Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan: Bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir.

Mal melameti örter: Zenginlik, kişinin ayıplarını, kusurlarını kapatır.

Malı ongun olanın adı angın olur: Malından çok ürün alan kişinin adı her yerde anılır. (ongun: Bol / angın: Çok anılan, ünlü)

Malın iyisi boğazdan geçer: Kişinin, yiyemediği malının bir değeri yoktur.

Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın:Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.

Sabah sürçen, geceye dek sürçer: Bir işe başladığı zaman beceriksizliği görülen kişinin bu durumu sonuna kadar sürer.

Sabahın kızıllığı akşamı kış eder, akşamın kızıllığı sabahı güz eder: Sabahleyin gökyüzünde görülen kızıllık, o akşam havanın kış gibi olacağını, akşam görülen kızıllık ise ertesi sabah havanın güze döneceğini belirtir.

Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır: Sabır zor bir iştir ancak güzel sonuçları vardır.

Sabreden derviş muradına ermiş: Beklemesini bilen kimse sonunda amacına ulaşır.

Sabreyle işine, hayır gelsin başına: Bir işi yaparken acele etmez, sabrederseniz hayırlı sonuçlara varırsınız.

Sabrın sonu selamettir: Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır.

Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir evlat gerek kazana: Hakkıyla yararlanılacak bir şeyin meydana gelmesi için birtakım ögelerin bir araya gelmesi gerektir; kişi kendi emeği ile kazanç sağlayıp bunu baba malına katmıyorsa babasından kalan mal tez tükenir.

Sadık dost akrabadan yeğdir: Candan dost akrabadan daha hayırlı olur.

Tabak sevdiği deriyi taştan taşa (yerden yere) çalar: Birinin yakınlarına gösterdiği sert davranış onun iyiliği içindir.

Talihsiz hacıyı deve üstünde yılan sokar: Amacını gerçekleştirmesi mümkün olmayan kişinin karşısına, hatır ve hayale gelmeyen ve yenilemeyen engeller çıkar.

Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır: Kirli işler yaparak çıkar sağlayan kişi, buna elverişli olan durum sona erince sersemleşir, hiçbir iş yapamaz.

Tarlada çayırda, bağ bayırda: Her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.

Tarlada izi olmayanın harmanda sözü (yüzü) olmaz: Kendini işe vermeyenden, bir iş üretmeyenden hayır gelmez.

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın: Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.

Tarlayı koçan zapt etmez, saban zapt eder: Elinizde tarlanın tapusunun olması o tarlaya sahip olduğunuzu göstermez, onu ekip biçebiliyorsanız asıl o zaman o tarla sizin demektir.

Zahmetsiz rahmet olmaz: Sıkıntı, güçlük çekmeden iyi ve güzel işler başarılamaz.

Zaman sana uymazsa sen zamana uy: Yaşadığın zamanın koşulları ve çevrendekilerin davranışları senin tutumuna uygun değilse sen onlara uymalısın.

Zararın neresinden dönülse kârdır: Sürüp giden zararlı bir işten ne kadar erken vazgeçersek daha sonra uğrayacağımız zararı o kadar azaltmış oluruz.

Zayi olan koyunun kuyruğu büyük olur: Elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür.

Zemheride sür de çalı sür: İyi verim alabilmek için üstünkörü olsa bile tarlayı zemheride sürmek gerekir.

Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır: Gerçekleşmesi güç bir şey isteyen kimse isteğini gerçekleştirecek çareyi kendisi bulmak zorundadır.

Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt (fakir) ovada yolunu şaşırır: Zengin, para gücüyle güçlükleri yenerken yoksul, parasızlık yüzünden en kolay işi bile başaramaz.

Zengin kesesini döver, züğürt dizini: Bir iş yapılacağı zaman zengin “işte para” diye kesesini döver, fakirse yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için dizini döver.

Zenginin horozu bile yumurtlar: Paralı kişi başarılı olunamayacak sanılan işlerden bile kâr sağlama yolunu bulur.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar: Fakir insanlar, zenginlerin mallarından bahsedip dururlar. Ancak bu konuşma onların çenesini yormaktan başka bir işe yaramaz.

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.