Ressam Li Xiyong (Lixi Yong), Shandong,un bir yerlisi. O şimdi Şanghay,da profesyonel bir ressam olarak ikamet etmektedir. Çin Sanatçılar Derneği, Çin yağlı boya akademisi ressamı. Aynı zamanda Çin Sanatçılar Derneği Shandong şubesinde bir portre sanatçısı olarak Çin Yağlı Boya Derneği,nde doçent üye.
Kategori: Dunyadan
Avustralya’nın batısında bulunan ve en büyük ada olma özelliğini taşıyan Middle Island’ın en büyük gölü Lake Hillier’in özelliği pembe olması. Pembe Göl (Lake Hillier), Batı Avustralya,da oluşan ada ve adacıklarından birinde bulunan en büyük göldür. Bu gölün en önemli özelliği pembe renktir. Renk kalıcı ve bu su bir kap içine alındığı zaman da rengi değişmiyor. Gölün uzunluğu altı yüz metre (3/8 mil) ‘dir. Göl kumu (tuz) altından renge gümüş katılmı gibi renge sahiptir. Güney Okyanusu’ndan kuzeyi ayıran bitki örtüsü ile kaplı kumulları dar bir şerit ile paperbark ve okaliptüs ağaçları yoğun bir ormanlık ile çevrilidir. Bu ada ve göl ilk defa 1802 yılında keşfedilmiştir. Gölün pembe rengi, tuzlu sularında Dunaliella salma türü bir suyosunu bulmayı uman bir grup bilimci tarafından 1950’li yıllarda incelenmiş. Bu yosun çok tuzlu sularda içinde yaşayan bakterilerin güneş enerjisi kullanarak kırmızı pigment üretmesi.
arastirma/forschung/research: icik yakup

Son yıllarda başta Ortadoğu olmak üzere bütün Dünya da bir kargaşa ortamı hakim. 2001 yılından itibaren açık bir şekilde dengelerin değiştiğine hepimiz şahit olduk. Ortadoğu da müslüman kardeşlerimize yapılan zulümleri sadece izledik. (Ne yapabilirdik ki dediğinizi duyuyorum, kendinizi kandırmayın çok şey yapabilirdiniz.) Eften püften bahanelerle birçok müslüman ülkesi işgal edildi. Milyonlarca insan öldürüldü. Kısacası arka planda vahşet oynuyordu. Peki bize ön planda yani ekranda gösterilen neydi? Biraz hafızanızı yoklayın. Hiç zorlanmadan bulucağınıa eminim.Ön planda sahnede bize oynanan oyun o kadar gerçekçiydi ki biz bile acaba teröristmiyiz sorusunu kendimize sormuş olabiliriz. Çünkü basın ve yayın organlarıyla müslümanlar tamamen terörist ve vahşet meraklısı insanlar olarak gösterilmekteydi. Buda doğal olarak Avrupa insanında 40 kere söylenen bir yalanı doğru sanma etkisi oluşturdu. Bu sebeplede gerçekleştirilen işgallerde kendi hüümet ve devlet adamlarına karşı ses çıkarmadılar. Amerika bu bölgeye demokrasi ve barışı getirmeye gelmişti ve başka hiçbir amacı yoktu… (Tarihin en büyük yalanlarından biri)

Hepimiz asıl sebebin barış veya demokrasi getirmek olmadığını biliyoruz. Kimi insanlarda ekonomik çıkarlar doğrultusunda bu operasyonların yapıldığı düşüncesinde. Ben bu 2 sebepten ilkine kesinlikle katılmamakla beraber ikincisini kısmen onaylıyorum ama olayı açıklamak için yeterli bulmuyorum. Çünkü para gücü kazanmada kullanılan bir araçtır devletler için. Amerika zaten bir süper güçken tekrardan gücünü kanıtlamak için veya servetine servet katmak için bu topraklara gelmiş olamaz. Amerika’yı buraya gelmeye zorlayan başka bir güç vardı Amerika’yı dahi aşan bir güç. Amerika’yı İsrail’e her zaman destek olmak zorunda bırakan bir güç. Kimisi buna yahudi lobisi der, kimisi illuminati der, kimiside DECCAL der. Ben bu üç görüşede katılmaktayım çünkü 3’ü de aynı şeye yani kötülüğe yani ŞEYTAN’a hizmet eder. Nasıl olur demeyin çünkü size ana sahnede yıllarca izletilen masallar gerçek değildi. Etrafınıza biraz göz gezdirirseniz ve kişiliğiniz üstüne press edilmiş tabuların sizi ne kadar sıktığının farkına varırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bize gösterilen liderler sadece birer kukladır emin olun. Onlar sadece emirlere uyarlar ve denileni yaparlar. Ellerine ve ayaklarına ipler bağlanmıştır ve emredilenin dışına çıkamazlar. Emreden de açıktır tabi görebilene…
Geçen yüzyıllardan kalma bir konu daha. Bilgi paylaşımı! Bu konuya geçen yüzyıllardan kalma diyorum çünkü günümüzde bilgi paylamı diğer tüm o özlenen hoş paylaşımlar gibi yapılmamakta. Doğrusu bu biraz bencilce oldu. Aslında bilgi paylaşımları oluyor tabii. Ancak doğruluğu biraz tartışılır. Yani gündelik hayatta paylaşılan bütün bilgiler bir tez haline gelmiş durumda. Üstüne üstlük bu tezler karşıdaki kişiye yapıştırılmaya ve beynine kazıtılmaya çalışılmakta. Saygı denen unsur en alt seviyede. Savunulan bir bilgiyi karşısındaki insanın aynı konudaki bildiği başka bir bilginin yanlış olduğunu iddia etmekle kalmayıp sesini yükseltiyor.

Runik Yazı
Runik yazı; Ön-Türkler, Etrüskler, Macarlar ve vaktiyle Kuzey Avrupa ülkelerinde (İsveç, Norveç, Finlandiya, Almanya vs.) yaşayanlar tarafından kullanılmış bir yazı sistemidir.
Bu yazi sisteminin, Kuzey Avrupa ülkelerinde kullanılmıs alfabesine runik alfabe ya da Futhark adı verilir. Bu alfabeye verilen Futhark adı, alfabedeki ilk 6 harfin kullanılmasıyla oluşturulmuş yapay bir addır ve Iskandinav mitolojisindeki göksel yaşam kavramını ifade eder.
Runik adı ise, maji ve kahinlikle ilgili görülen bu alfabeyi kullanmış eski Cermen dili halklarının (Angil’lar, Vikingler vs.) Run’lar (runes) adıyla anılmış olmasıdır.
Run (rune) sözcüğünün Hint-Avrupa dillerindeki anlamı sirdir (mister).
Bu sözcükten türetilmiş raunen sözcüğü “sırdan söz etmek, mırıldanmak” anlamına gelir…
Arastırma: Yakup Icik
Daha fazla kaynak icin lütfen: Runik yazı

Özellikle son yıllar da dünyada yeni salgınlar büyük yaşam kayıplarına yol açmaktadır. Yeni salgınlar teşhis edilmesinden dolayı gelişmiş teknolojiye rağmen bu hastalıklara çare bulmak ne yazık ki zaman alıyor ve bu sırada yaşamlar kaybediliyor. Her salgın için kendinizi korumak adına bazı önlemler alabileceğiniz açıkça ortada. Domuz gribi de son aylar da ortaya çıkmış ve tüm dünyada korkuya yol açmış bir salgındır. Kişiden kişiye geçmesi ve bu şekilde yayılması oldukça kısa sürede gerçekleşen domuz gribinden korunmak için alabileceğiniz birkaç önlem var.
Domuz Gribi Bizi Öldürür mü?
Domuz Gribi – Nedir ? Nasıl bulaşır? Belirtileri ve önlemleri nelerdir ?
Son günlerde domuz gribinin etkisinin yayılması ile ardı ardına gazetelerde tvlerde bir çok ölüm haberinin yayılmasının ardından hepimizi bu korku sardı. Acaba domuz gribi olur muyuz? Olursak ölür müyüz? İçinizi rahatlatacak bir şey söylüyorum. “Ölmezsiniz.” Ben söylemiyorum doktorlar söylüyorlar. Domuz gribinin öldürme riski, herhangi bir grip virüsünün öldürme riskinden daha az. Aslında işin düşündürücü kısmı, daha önceki yıllarda gribe dayalı bir çok ölümler olurken yapılmayan yayınlar domuz gribinin ortaya çıkmasıyla yapılmaya başlandı. Doktorlarında belirttiği gibi normal bir gripten pek bir farkı yok. Basının bu kadar yazması ve insanların buna endeksli olarak korkmasının tek nedeni hızlı bir şekilde yayılması.
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Önder Ergönül
Sağlık Bakanlığı’nın sağlık ocaklarına gönderdiği bilgi notunda sıraladığı ‘olası yan etkiler’ listesi korkuttu. Nadir de olsa görülebilecek etkiler arasında ciddi alerjik reaksiyonlar, yüz felci, beyin sinir hücrelerinin iltihabına da işaret edildi
Sağlık Bakanlığı tarafından pandemik grip aşısının uygulandığı sağlık ocaklarına gönderilen bilgilendirme notunda belirtilen yan etkiler ürkütüyor. Sağlık ocaklarına gönderilen, “Pandemik A (H1N1) 2009 grip aşısı için aşı sonrası istenmeyen etki izleme sistemi konusunda bilgi notu” isimli belgede, aşının ateş, mide bulantısı, baş ağrısı gibi geçici yan etkilerinin yanı sıra çok nadir de olsa ortaya çıkabilecek ciddi alerjik reaksiyonlar, yüz felci, beyin sinir hücrelerinin iltihabı gibi pek çok yan etkiye de dikkat çekildi. Bilgi notunda “Pandemik aşı uygulaması sonrasında sıklıkla hafif, oldukça nadir olarak da ciddi istenmeyen etkiler gözlenebilir” denildi.
Ortaya çıkabilecek yaygın durumların yüzde 1 ile 10 arasında değiştiği, genellikle aşıdan hemen sonra görülebileceği ve 1-2 gün içinde tedavi gerektirmeksizin kaybolabileceği belirtildi. Bu durumlar şöyle sıralandı: Aşı uygulanan yerde kızarıklık, hassasiyet ya da şişlik, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, ateş, mide bulantısı, terleme artışı, üşüme-titreme, kasık, koltuk altı ve boyun lenf bezlerinde şişlik.”

Malumunuz ülkemizde her şeyin bir çıkar yolu vardır. Sonunda insan sağlığı ile oynamak dahi olsa sonuca ulaşmak için, rant elde etmek için, birilerinin kazancına kazanç katmak için yapılmayacak şey yoktur.
İşte bunlardan biride Genetiği İle Oynanmış Gıdalar.
Getirilen yeni düzenleme ve kanun ile eline bir tüp birkaç genetik içerik ve şırınga alıp laboratuara giren herkes yeni nesil bir tohum üretebilecek. Gerçi bunlar belirli şartlara tabi tutulsa da elbette ki sınırlar asla sınırda kalmayacak. Hep aşılacak.