İşe birazda tarihsel yaklaşmak lazım… Onbeş bin yıllık insan tarihi, sıkıntılarla, meraklılarla, düzenbazlarla, ezilen ve direnen halkın sıkıntılarıyla ve bir çok doğal afetlerin etkisiyle bugünlere gelmiş. İkilemler, duyular ve yanlış alınmış kararlar gibi bir çok etkeninde verdiği gibi, insanlık ilk döneminden bügüne, gerek duymadığı (ilk dönemlerde) birçok duygu ve güdüyü gün yüzüne çıkartmış. Teknolojiden kültüre, hayal gücünden zekanın gücüne kadar bir çok etmen insanlığın kötülüğü için kullanılmış. Bunlardan birini kullanmıyorum diyen insan yalan söyleyen insandır. İşte konu asıl buradan başlıyor.
Zengin, fakir, iyi, kötü durumunun değiştiremediği tek şey vardır. Yaşam! Yaşam, beraberinde sorunları getirir. Aynı şekilde yaşam, bütün insanlığı içinde barındırır. Dolayısı ile sorunlar bütün insanlığı kapsamıştır. Peki nedir bu sorunlar! Bu sorunlar insanlığın ilk başından günümüze kadar gelen sürede sürekli yaşamın verdiği sorunların sıkıcı benliğidir. İnsanlık, onbeş bin yıldan beri gelişmek ve üremektedir. Sonunu bile bilmediğimiz, nereden geldiğimiz sorusuna cevap bulamadığımız içindir belkide bu sorunlar. Belkide kapitalist sistemin yorgunluğudur. Peki kapitalizmi idare edenler neden mi sıkılmıştır. Çünkü kapitalizimde kendi içerisinde bir kapitalizim oluşturuyordurda ondan. Yani sömürmekle uğraşan azınlık insanı, bir yandanda sömürülmemek üzere dikkat kesilmişken, büyük olasılıkla bizden daha çok yıpranıyordur.
Dünya tanrının yarattığı başka bi tanrıdır ve her tanrı aynı zamanda hesap sorandırda. Yani dünya belki karşımıza çıkıp bizden hesap sormayacaktır ama yapacağı şeyler elbet bir gün görülecektir. İnsanların hemen hemen hepsi bir şey için yaşıyordur. Ömrün bitimine kadar savaşan insanların, ömürleri içerisinde verdiği zararlar kaçınılmazdır. Dünya, hesap sorarken bunları da göz önünde bulunduracaktır elbette.
güzel makale