
VI. 6.Bölüm
-“Zehra?”
-“Nerelerdesin sen hayırsız?”
-“Hayırsız ben mi oldum? Nasıl gidiyor okul?”
-“Hiçbir şeyin yolunda gittiği yok.”
Demek hala aklı ordaydı. Ergenlik dönemi saplantıları desem değil. Bu olay haddinden fazla uzamıştı.
-“Bir yılı geçti sen hala aynı mevzudasın. Korkuyorum baban duyacak diye.”
-“Umrumda değil, kim duyarsa duysun.”
-“Bu ne demek oluyor?”
“. . .”
-“Sana dedim Zehra, bu ne demek oluyor, bağırttırma beni telefonda herkes duyacak.”
-“Buralardan gitmeye karar verdik…”
-“. . .”
* * *
Annem bir iki günlüğüne izin verirdi herhalde. Kübra Teyzemler Ankara da bir doktora gideceklerdi. Zehra yalnız kalacağı için ona bir iki gün eşlik edip Pazar günü eve dönecektim… Nihayet izni kopardım. Küçük bir çantaya pijamalarımı, diş fırçamı ve Da Vinci Şifresi’ni aldım… Annemle vedalaştıktan sonra terminale gidip otobüse binmek kalıyordu geriye. Aslında Zehra’yı çok özlemiştim. Ne zamandır birlikte vakit geçiremiyorduk. Meram da indiğimde ilk marketten ona fıstıklı cipsler aldım. Artık araklamıyor olmak çok güzel bir duyguydu. Ne de olsa artık elimiz para görüyordu.
Daha ben kapıyı çalmadan açmıştı. Sımsıkı sarıldık. Sarılırken kaburga kemiklerini saymayı denedim, evet sayılabilirdi. Ama vazgeçtim. Kendimi olumsuz tesbitlerle kasacak değildim. Biraz havadan sudan konuştuk. Böyle durumlarda hava ve suya hep teşekkür etmişimdir. İnsanların muhabbetlerine malzeme olmasalardı halimiz ne olurdu?
-“Bugün nasılsın? Artık yanındayım eski Zehra olabilirsin.”
-“Artık hiçbir şey eskisi gibi olur mu bilmiyorum. Yine çocuk olsaydık Merve…”
-“Bak ne diyec…
Konuşmam klasik bir Nokia melodisi ile bölünmüştü. Evde bizden başka kimse olmadığına göre bu kimin telefonuydu ki? Kulak kabarttım.
-“Merve yanımda, onunla da konuşurum… Bilmiyorum canım, gerçekten benim için çok zor. Ama o benim kan kardeşim yardımcı olacaktır.”
* * *
İki renkli kek yapardık yalnız kaldığımızda. Yine yaptık. Çay ile beraber keklerimizi tüketirken, daha önce bu kadar yavan bir kek yeyip yemediğimi düşündüm. Zehra atağa geçmeyi bekleyen bir koşucu gibi duruyordu. Vücudu dahi öyle şekil almıştı…
-“Evimde son kırk sekizinci saatime girdim.” Gözlerim, nereye bakacağını bilemedi.
-“Üstesinden gelirim sandım Merve, ama bu çok başka… Bir gün sende tadarsın demeyi çok isterdim ama kaldırabileceğin bir şey olduğunu sanmıyorum. Ben erkeklerden hep nefret ettim ama içimde sadece Beytullah’ a duyduğum sevgi yüzünden diğer erkeklere nefret kalıyordu hep. O, çok başka… Annemlere söyleyemem. Babamın kalbini kırmak istemiyorum. Ama bu yoldan beni kimsenin çeviremeyeceğini de iyi biliyorum…” Durdu, nefes almaya ihtiyacı olan sadece oymuş gibi odadaki bütün oksijeni yuttu. “Pazartesi günü, okula gidiyor gibi çıkıp, beraber Aydın’a kaçacağız…”
“Eyvanına vardım, eyvanı çamur/Odasına vardım, elleri hamur/Uykudan uyanmış gözleri mahmur/Ömrümde görmedim böyle gelini/Gelini, gelini Türkmen gelini/Varamadım aney gel gör halimi/ Bu türküyü oldum olası severdim. İçimden mırıldanırken kafamda olayı başa sarıyordum…
-“Senden tek istediğim annemlere okulla bir geziye gittiğimi söylemen. En azından biz Aydın’a varıncaya kadar. Yapabilir misin bunu? Merve sana diyorum…”
Aklıma başka söyleyecek şarkının gelmemesine sinir olmuştum. Hâlbuki saatlerce müzik dinlediğim olurdu. Belki de anlamsız İngilizce şarkılar mırıldanabilirdim. Neydi o? …
-“Merve! Lütfen, bana bir şey söyle.”
Göz teması kurmak niye bu kadar zor oluyordu? Yüzünü inceledim. Gerçek dışı en ufak bir ifadeye rastlayamadım. Tüm yüz ifadelerini avucumun içi gibi bildiğim kan kardeşimin bu ifadesini neden anlayamıyordum?
-“. . .”
-“Sende mi beni anlamayacaksın?”
-“Sanırım ben seni hiç anlamamışım…”
-“Seviyorum diyorum. Kanında, seni her gün yavaş yavaş öldüren bir zehir dolaştı mı?”
-“Dolaşmadı.”
-“. . . Zor farkındayım. Annemden, babamdan, evimden kopup gitmek azap gibi. Ama onsuz da yapamıyorum. Bunu anladım…”
-“Anladığın sadece bu mu?”
-“Başka ne anlamalıyım? Bana yol göster?”
-“Boşver. Anlayacağını anlamışsın.” Evet, sadece anlayacağını anlamıştı işte…
6.Bölüm Sonu