Karadeniz’e kıyısı olan illerin ortak sorunlarının araştırılıp incelenmesi ve çözüm yollarının ortaya konulması amacıyla, Karadeniz Sivil Toplum Kuruluşları (KASTOB) tarafından, 01 Temmuz 2009’da Kocaeli’nde düzenlenen 5. Karadeniz Kurultayı, ressam ve mimar bir kişiliğin, insancıl ve gelecekçi yaklaşımla sunduğu konuşmasıyla kazındı hafızalara… Âdeta bir düş, katılımcıların gözleri önünde şekil alarak vücuda gelmiş, masum ve kaliteli esintisiyle, herkesin kirpiklerinde ışıltılı bir tablonun renklerinden, tatlı tortular bırakmasını becermişti.
S. Arif Akifoğlu’nun konuşmasından söz ediyorum. Akifoğlu konuşmasına, 17 Ağustos 1999 Depremi ile başlamış, depremin Kocaeli ekonomisindeki etkilerine değinmiş, Kocaeli tarihini örnekleri ve istatistikleri ile açıklayarak, nasıl Türkiye’nin en büyük anakentlerinden (metropol) biri olduğunu ele almış, kurultayı izleyen konuklara tarihi, coğrafi ve kültürel açıdan ne denli önemli bir kentte yaşadıklarını tekrar anımsatmıştı.
Buraya kadar klâsik, sade, bilgilendirici, günün anlam ve önemini ifade eden cümleler deryası gibi görünen konuşması, aniden herkesin yüreğinin karanlık köşelerinde unuttuğu, heyecanlı bir düşü yeniden canlandırmış, umutların yeşermesini sağlamıştı. Düş, sadece sözcüklerde olmadığını kanıtlarcasına başka yazılara, oradan da başka mekânlara akmasını bilmişti.
Avrasya Sanayici ve İşadamları Derneği (ASİAD) Kocaeli Şubesi Başkanlığını yürüten Akifoğlu, aslında sadece kendisinin düşünü dile getirmekle kalmamış, belki de benim gibi şehirlere özel ilgi duyan, mimariye, sosyo – kültürel yapıya değer veren milyonlarca insana da ses olmuştu.
Konuşmayı dinledikten sonra, İngiliz The Economist Dergisi tarafından yapılan “yaşanabilir kentler” sıralamasında 110. sırayı alan İstanbul’un, Akifoğlu’nun Kocaeli için büyüttüğü güzel düşlerle beslenmesini ve en azından, evet en azından ilk 10 şehir arasında yer almasını ne kadar arzuladım, biliyor musunuz?
“Güzel ve yalnız ülkem Türkiye’nin” (Nuri Bilge Ceylan’ın sözüdür) şehirlerinin, böyle düşler besleyebilen, beslemekle kalmayıp onları geliştirip büyütebilen, insancıl, demokrat, ileri görüşlü yöneticilerle idare edilmesini, ne çok istedim! Sadece Kocaeli değil, ülkemizin her şehri böyle güzel düşleri hak ediyordu. İnsanlarımız, bu güzel düşlerin yeşerdiği kentlerde yaşamayı fazlasıyla hak ediyordu!
Ne güzel ifade etmişti Akifoğlu yazısında: “Şehri yöneten değerli büyüklerimizin hobilerinden biri olsaydı yüzme, kayak, snowboard, basketbol… Yüzebilselerdi, tenis oynayabilselerdi; çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, hep beraber, her yerinde Körfez’in, sağlıkla…”
Türkiye’de bu özelliklerde kaç tane belediye başkanımız görev yapıyor bilmiyorum yahut halkımız bu tür ilgi alanları bulunan kaç insana başkanlık görevini lâyık görüyor, ondan da haberim yok. İnandığım tek şey, artık toplumun böyle başkanlara hasret kaldığı, böyle başkanların yönettiği şehirlerde yaşama özlemi duydukları… Şehirler, başkanlarından besleniyor, evet bunu bulguladım. Başkan, şehre ne kadar çok sevgisini verirse, şehir o denli gelişiyor, büyüyor. Ne mutlu düşleriyle yaşayan başkanların yönettiği şehirlere!
Dikkat çekici tespitleri de özenle yerleştiriyor ASİAD Başkanı konuşmasına ve bir mekânın adının değiştirilmesinden çok, oranın başarıyla işletilmesine, kazandırılmasına, bakınız şu sözlerle nasıl dikkat çekiyor: “Keşke, Keltepesi’nde (bugünkü adı Kartepe) dünyanın en önemli dağ ve kış turizmi merkezini yaratabilseydi bu şehir… Uluslararası önemi olan, ekonomik ve kültürel buluşmaların yapıldığı bir yer yapabilseydik zirveyi Davos gibi… Adından utanıp, ismini değiştirmeseydik keşke dağımızın… Keltepe olarak kalsaydı…”
Boş zamanlarımda Sim City oynamayı hep sevmişimdir, hâlâ da sıkılmadan oynar, hayâlimdeki şehirleri kurarım ve hep yanımda biri varmış, o birisini şehirde gezdiriyormuşum gibi, şehrin özelliklerini ona anlatır, keyiflenir, mutlu olurum. Akifoğlu’nun ortaya koyduğu şehir ve belediye başkanı portreleri, bir şehir benzetimi (simülasyon) olan Sim City ile yarattığım düşlere ne çok benziyordu! Bu konuşmayı o nedenle büyük bir hazla dinledim. Fakat eminim ki, sadece ben değil, kurultayda bulunan herkes, ASİAD Başkanı’nın önümüze serdiği bu düşle, fevkâlade anlar yaşadı. Belki de birçoğu, gerçek bir şehri, düşlerde bile olsa yaşamanın hazzı ve huşusu ile ayrıldı kurultaydan.
Akifoğlu’nun Kocaeli’sinde, düğün ve siyasi toplantılar için kullanılan kültür merkezlerinin yerini; resim ve heykel sergilerinin açıldığı, müzik ve caz konserlerinin düzenlendiği, operaların seyredilip senfonilerin dinlendiği, tiyatroların oynandığı mekânlar alıyordu… Fabrikalar, çarkları ekonomi ve sanayi için dönen, bacaları istihdam için tüten, fakat çevreyi yeşile gömen, toprağın huzur ve mutluluk kokmasını sağlayan yapılar oluveriyordu… Akifoğlu’nun Kocaeli’si, dev bir sanayi kenti olmakla birlikte, tarihi ve kültürüyle barışık, geçmişiyle köprüleri hâlâ ayakta tutan, büyük bir turizm şehriydi aynı zamanda. Akifoğlu’nun Kocaeli’sinde yaşayan insanlar da mutlu, eğitimli, sağlıklıydılar… Onun Kocaeli’sinde her şey bir kalite, umut ve ileri görüşlülükle cilalanmıştı. Göstermelik ve sahte hiçbir şey yoktu içinde… Her şey muntazamdı, düşlerdeki gibi…
Şehirler, insanları şekillendirir. İnsanları büyüten anne babalar gibi görünse de, aslında onlar değil, şehirlerdir. İnsanlar şehirlere göre giyinir, şehirlere göre yer ve içerler, şehirlere göre uyur ve uyanırlar, şehirlere göre suç işler, iyilik yaparlar… Şehir, insanın âdeta ikinci kalbi gibidir. Bu kalp ne kadar güzel çalışır, ne kadar sağlıklı olursa, topluma ve ülkeye o denli çalışkan ve sağlıklı bireyler sunar… Yoksa yanılıyor muyum?
Şehirler, insan varlığının temelidir diyebilir miyiz? Şehirler olmasa cemiyetler, toplumlar, milletler olur muydu? Şehirler olmasa kültür olur muydu? Ne şehirler vardı dünya üzerinde lanet edilen değil mi? Ne şehirler vardı romanlara konu olan, nasıl şehirler inşa ediliyor hâlâ, gökyüzüne ve bilimkurgu filmlerine meydan okuyan…
Elbette, şehirler önemli… Şehirleri inşa edenlerse daha önemlidir. Şehirler, hep daha iyi bir yaşam için inşa edildiler. Huzur, güven, sağlık, mutluluk için… Yaşanabilir, daha güzel bir dünya için yeni şehirlerin kurulmasına devam ediliyor… Şehirler, anne babalarımız gibidir… Anne ve babalarımızı emin ellere teslim etmek zorundayız, geleceğimiz için bunu yapmalıyız…
Veda sözcüklerimi sıralamadan evvel, ASİAD Kocaeli Şubesi Başkanı Sayın S. Arif Akifoğlu’na, açtığı yeni ufuklar için, şehir sevdalıları adına teşekkür etmek isterim.
Güneş, Büyük Sevgili’nin adıyla, şehrinizin üzerinde yeniden yükseldiğinde, bir kez daha buluşacağız. Esenlikle…
Selçuk ERAT
02 Temmuz 2009, İstanbul