Çocuklarımız, bilgisayar, şiddet içeren oyunlar, ve ruhsal durumu bozuk yetişen bir nesil!!
Ve biz bu nesile, ülkemizi, malımızı, hatta canımızı emanet edeceğiz. Nasıl edebileceksek?
Çağımız teknoloji çağı. Buna bağlı olarak da, bilgisayar oyunları, çocuklar ve gençler için vazgeçilmez bir eğlence modeli haline geldi. Fakat yanlış seçilen oyun türleri ve bunun için ayrılan süre konusunda anne, babalar ne yazıkki oldukça bilinçsizler.
Bilgisayar, televizyon gibi araçları, çocukların gelişiminde başsuçlu olarak göstermektense, bunları doğru kullanmayı öğretmek esas alınmalıdır. Oyun da bir ihtiyaçtır. Lüks değildir. Hangi oyunların, ne kadar süreyle oynandığı önemlidir.
Yapılan araştırmalar, doğru seçilmiş oyunların, çocukların zihinsel gelişimi üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Doğru oyunlar sayesinde zihinsel fonksiyonlar harekete geçip, stres altında soğukkanlı kalma, dikkatini uzun süre toplayabilme yetenekleri gelişir. Hatta okuldaki başarısı düşük çocuklarda kavrama, algılama, akıl yürütme gibi becerileri geliştirmede de kullanılan bilgisayar oyunları vardır.
Ama diğer şıkta ise, yanlış seçilmiş şiddet içeren oyunlar sayesinde, ileride her karşılaştığı sorunu şiddetle çözmeye kalkan, hakkını aramayı da bu yöntemle sağlamayı düşünen bozuk kişilikler ortaya çıkacaktır.
Üstelik bilimsel araştırmalar. şiddete yönelik oyunlar oynayan çocukların beyinlerinde, bazı bölgelerdeki faaliyetlerin olumsuz geliştiğini, beynin fizyolojisini ve çalışma biçimini kötü etkilediğini ortaya koymuştur.
Geçmiş yıllarda bazı çizgifilm kahramanlarının yaptığını gerçek hayatta uygulamak isteyen ve pencerelerden uçan çocuk haberlerini üzülerek izlemiştik. Çocuklarda, gerçeklik duygusu 7 yaşından itibaren gelişir. Yani bu yaşa kadar daha dikkatli olmalıyız. Onlar olayları bizim gibi algılayamazlar. Örneğin: bir insanın uçamayacağını düşünemezler. Bu yaş grubunda çocuğu olan anneler bu açıdan da dikkatli olmalılar. Çünkü, çocuklar oyunlardaki ve çizgifilmlerdeki kahramanları kendilerine model olarak alırlar.
Kısacası ebeveyn olarak bizler, çocuklarımızın sadece maddi ihtiyaçlarını ve eğitim masraflarını düşünmenin yanısıra, ileride nasıl birer fert olacaklarını belirleyen bu hususa da artık önem vermeliyiz.
Aslında zaten en güzeli, dışarıda açık havada oynamaktır. Toprakla haşır-neşir olarak, vücuttaki elektriği toprağa boşaltarak.

Bu arada yeri gelmişken biraz nostalji yapmadan geçemeyeceğim. Eskiden, komşunun bahçesinde, duvarın dibinde, kıyıda köşede bulduğumuz her materyal (gazoz kapağı, atılmış kutular vb. ) bize oyun malzemesi olurdu. Bu sayade hayal gücümüz ve yaratıcılığımız da gelişirdi.
Bilyelerimiz vardı renk renk. Doyamazdık oynamaya. Poşette biriktirir, arada sayardık. Saklambaç oynar, ip atlardık. Daha birçok sokak oyunu. Ve kızların vazgeçilmez oyunu: evcilik
Enerjimizi boşaltır öyle girerdik evlerimize. Ne dersiniz? Bizim jenerasyonumuz daha şanslıymış değil mi? Ama ben bunu şimdi görebiliyorum. Şimdiki çocuklar dışarı çıkıp bizlerin çocukluğundaki gibi oyun oynayamıyor. Yine küçük yerlerde yaşayanlar biraz daha şanslı. Büyük şehirlerde bu, imkansız gibi. Hep bilgisayar, hep televizyon. Devir de değişti tabiî ki. Sebep sadece çevre şartları değil tabiî.
Ama şu da bir gerçek ki, bilgisayarımız , çok kanallı televizyonumuz yoktu ama bizim çocukluğumuz bambaşkaydı…
SEVGİLERİMLE