Günümüzde, “dünya ekonomik sistemine” ya da başka bir deyişle “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sloganından dolayı “dünya ekonomik sistemsizliğine” yapılan tanım: liberalizm!
Aslında daha çok savunucularının "liberalizm", karşıtlarınınsa "kapitalizm" kelimesi ile karşıladığı bir kavram.
Bizim ülkemizde ise daha çok siyasal konu yazarlarının kullanımıyla sınırlı kalan ve bu kullanımın kamuoyunda eğitim seviyesiyle paralel olarak sağlıklı karşılık bulamadığı bir ifadedir henüz.
Bugün, tarihte de pek çok bölgesel ve uluslar arası örneğine rastladığımız gibi ekonomik bir kriz/buhran içindeyiz. Bu ekonomik tablo, krizin sebepleri bir yandan, çözüm yolları bir yandan her seferinde olduğu gibi hararetli tartışmalara yol açtı. Kriz, tartışmaların yanında daha da önemlisi büyük kesimlerin hayatına olumsuz yönde çok çeşitli etkenlerde bulundu, bulunmaya da devam ediyor.
İşte krizin sebepleri ortaya konurken en çok üzerinde durulan kavram liberalizm, bir başka deyişle kapitalizm oldu. Liberalizmi ekonomik tabanda ele alacak olursak en önemli savı, özel mülkiyet ve serbest piyasa ekonomisidir.
Serbest piyasa ekonomisi, devletin piyasanın işleyişine müdahale etmemesi, ekonomik faaliyetlerini en aza indirmesi şeklinde açıklanabilir. Bunun temellendirmesi, piyasa bir çark mekanizması gibi işleyecek, arz-talep ilişkisi kalkınmayı sağlayacak şeklinde yapılır. Ancak ne var ki bu savın doğru olduğu kabul edilmiş olsa bile, tekelleşme, gelir dağılımında aşırı eşitsizlikler gibi sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur.
Özel mülkiyet denilen kavram da bireylerin her türlü mali ve mülki değerlere sınırsız sahip olabilme olanağıdır. Örneğin Koç ailesinin milyar dolarlara sahip olabilmesi ama gene bir yanda asgari ücretlinin binlerce yıl çalışsa da elde edemeyeceği bir özel mülkiyet.
Kapitalizm, içinde olduğumuz sosyoekonomik hayatta herkesi birbiri ile yarışmaya, birbirini rakip görmeye, birbiri için ötekileşmeye, en sonunda kendine karşı bile “yabancılaşmaya” iten süreçlerden geçirerek “at yarışı” değil de” insan” olduğunun farkına varabilen çok az” insan” ortaya koyacak bir yaşam sunar.
Bunlar kısaca kapitalist ekonomik sistemin sürekli birer çarpıklığı iken, bir de belirli aralıklarla kendini tekrarlayan büyük krizlerle başı derttedir.
Kapitalizm bir yandan sürekli kar, daha fazla kar mantığı ile tekelleşmeyi sağlamış, rekabetin kalite ve ucuzluk sağlayacağını söylerken bir yandan rakiplerini legal/illegal yöntemler kullanarak saf dışı bırakmaya çalışmış, toplumlara her daim tüketim kültürü aşılamış buna rağmen aşırı üretim ile tıkanan sistem, duvara toslamış ve büyük bir krizin içene sürüklenmiş, kurunun yanında yaş da yanar deyimini doğrulayarak sistemin bütün olumsuz şartlarına rağmen bütün emeğiyle çalışan insanlara kendini daha da fazla hissettirerek, krize girmiştir.
İşte tarihsel bütün ekonomik krizleri olduğu gibi bu krizi de insanlığa hediye eden, kriz ideolojisi: liberalizm!
Güzel Bir yazı Olmuş Teşekkürler