Kur’an’da, kıyamet günü gerçekleşecek olan olaylar oldukça detaylı tasvir edilir. O gün yeryüzünde ve tüm evrende dehşet verici olaylar meydana gelecektir. İnsanların tüm benliklerine hakim olacak, davranışlarına yansıyacak büyük şaşkınlık, korku, dehşet ve panik, Kur’an’da çok açık bir şekilde anlatılır.
Dünyanın geçici değerlerine sahip olmanın yeterli olduğunu düşünen insanlar, yaşamlarındaki her saniye onları daha da yaklaştırdığı halde ölümü göz ardı eder, diriltilecekleri günü hatırlamamaya çalışırlar. Tüm bunları düşünmeyerek kendilerince bir kaçış yöntemi geliştiren bu çarpık mantıktaki kişiler, Allah’a olan yükümlülüklerinden uzak, yalnızca kendi tutkularına göre yaşayabileceklerini zannederler. Bunu yalnızca ‘zannederler’; çünkü kıyamet günü kesin bir gerçektir ve Kuran’da da haber verildiği üzere “…Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir…”(Hicr Suresi, 85)
Kusursuz olarak yoktan var edilen kainat, yine kusursuz ve olağanüstü görkemli bir şölenle sona erecektir. Gezegenler yörüngelerinden kayacak, dağlar yerlerinden oynayarak ‘renkli yün’ gibi etrafa saçılacaklardır. Her şeyin rastlantılarla oluştuğu iddiası ile Yüce Allah’ı inkar edenler, ilah edindikleri doğa kanunlarını ve evrendeki tüm dengeleri altüst eden bu muhteşem olaylar karşısında rastlantıların değil, yalnızca tek büyük güç olan Allah’ın hükmünün geçerli olduğunu anlayacaklardır. Rabbimiz kıyamet gününde gerçekleşecek olaylarla ilgili olarak Kur’an’da şöyle bilgi verir:
De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (Enam Suresi, 12)
Artık Sura tek bir üfürülüşle üfürüleceği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 13-15)
Vakit Belirlenmiştir
Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için, onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim. (Ta-ha Suresi, 15) ayetiyle de haber verildiği gibi, kıyametin vuku bulacağı ana doğru hızla yaklaşıyoruz. Birçok insan kıyamet vaktini ayetlerde belirtildiğinin aksine uzak olarak görür ve kendilerinden çok sonraki nesillerin karşılaşacakları bir olay olarak düşünür. Kuşkusuz önceki nesiller de aynı şekilde düşünmüşler ve ‘uzak gelecekteki’ bu olayı akıllarına bile getirmemişlerdir. Oysa dünya üzerinde, ilk insandan itibaren yaşamış, şu an yaşayan ve bizlerden sonra yaşayacak olan herkes, kıyamet günü gerçekleşen olaylara tanık olacak, Allah’ın huzurunda toplanacak ve hiç kimse için de bir kaçış söz konusu olmayacaktır. Dahası o günün, günlük yaşamımıza devam ederken ya da geleceğe ilişkin planlar yaparken gelmeyeceğine dair bir güvencemiz de yoktur. Kesin bir gerçek olan kıyamet saatinin bilgisi, “De ki: “Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?” O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)” (Cin Suresi, 25-26) ayetiyle de açıklandığı gibi, Rabb’imizin Katındadır.
Allah, muhteşem bir düzenle yarattığı yaşamı, belirlediği vakitte tüm düzeniyle birlikte sona erdirecektir. Evrenin sonunun nasıl olacağı konusunda insanın aklına, bilime dayanan pek cok sebep gelebilir, ancak Allah dilediği takdirde böyle bir olay hiçbir sebep olmadan, bir anda da gerçekleşebilir. Bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya atılan birçok olasılık, üzerinde düşünmemiz ve o gün gelmeden Allah’a dönüp yönelebilmemiz için yalnızca birer uyarı niteliğindedir. O zorlu gün, Rabb’imiz ne şekilde dilerse o şekilde gerçekleştirecektir. İman edenler için kıyamet gününü tefekkür etmek, Allah’ın sonsuz gücünü de hakkıyla takdir etmeye vesile olur. “… kendilerine va’dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, Biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz. (Zuhruf Suresi, 42) ayetiyle de bildirilir ki; mağlup edilmesi mümkün olmayan, galip olan Allah her şeye güç yetirendir; kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerindedir.
Evrendeki düzenin bozulması ve dünya üzerindeki canlılığın yok olması için binlerce neden vardır. Üstelik bu nedenler zaman ilerledikçe daha da artmaktadır. Evren belirlenmiş sona doğru hızla hareket etmektedir ve bunun çok açık alametleri vardır.
İnsanların büyük çoğunluğu ise, yaşanacak bu sondan kuşku duyar ya da inanmaz; inkârı tercih eder. Ancak Allah’ın vaadi olan bu son gün, “Daha doğrusu onlara va’dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ‘kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela’ ve daha acıdır.” (Kamer Suresi, 46) ayetiyle de bildirildiği üzere, inkarcılar için oldukça zorlu ve dehşet verici bir gündür. Hükümlerinde asla ortağı, benzeri, dengi bulunmayan Allah’ın, iman etmeyenlere dünyada verdiği sıkıntılı yaşam, o gün yaşayacakları korku ve paniğin yanında çok hafiftir. Dünya hayatında gösterdiği uğraşların ‘boş bir çaba’ olduğunu kıyamet saatinde kavrayan kişinin duyduğu pişmanlık, tarif edilemeyecek kadar şiddetli ve zorludur.
Ancak o, ‘herşeyi batırıp gömen büyük-felaket’ (kıyamet) geldiği zaman. O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. (Nazi’at Suresi, 34-35)