Kaç zamandır, şöyle felekten bir gece yapayım diyorum. Ertelemek artık işime gelmiyor, bu hafta sonu cumartesi akşamı güzel bir masa hazırlatıp, Nigar Uluerer ve Müzeyyen SENAR eşliğinde hafif sarhoş olmak (abartmadan), sanırım epeydir planladığım bir şey. Son zamanlarına girerken epey bir kafamın içine yerleşen, dünya hayatından küçük bir zaman dilimi de olsa uzaklaşmak belkide benim gibi bir çok kişininde istediği bir şeydir.

Peki neden kaçar bir insan yaşadığı ortamdan ? Düşünmek serbest, herkese göre değişir. Şehir hayatını ne kadar sevsemde içimde herzaman sakin bir köy hayatı yaşamak vardır. Gürültüden uzak, sakin, temiz hava, yemyeşil orman, büyük dağlar, çağlayan dereler ve bunun gibi birçok eksik kalan his, yada hissiyat mı demem lazım.

İçimde herzman eksik kalan birşeyler olmuştur. Son zamanlarda artık en büyük hobilerimden biri olan müzik dinlemek, film izlemek yada kızım ile zaman geçirmek dahi yeteri kadar etkili olamasada içimdeki boşluğu doldurmamda bir yere kadar süre kazandırdığı kesin. Size en çok sevdiklerim listesinde ilk sırada olanıda söylemek istiyorum. Gece üzeri açılan, yer değiştiren kızımı bir süre izleyip, sonra düzelttikten sonra nur dolu yüzüne dokunup yanağına küçük bir öpücük kondurmak. Bu hissi hiç bir şey alamasada, hayatı onunla doluca yaşama isteğim gerçekleşmezse diye hüzünlendiğim çok zaman oldu.

Değer verdiğiniz bir insanı, onsuz yaşamak yada onu arkada korumasız bırakmak belki bizi hayatdan koparan en büyük olgulardan birisi. Bu olgu o kadar büyük olabiliyorki hayatımızda küçük küçük boşluklar oluşmaya başlıyor. Onları doldurmak için hayat standartlarımızdan veya başka sevdiklerimizden vazgeçebiliyoruz. Bu insanın kaybedişlerinden birisi yada batışlarının başlangıcı gibi.

Dibe çökmeden çekip alacak bir şeyler lazım olur bazen, ararsın ama bulamazsın. Bulduğunda ya seninle değildir, yada seninle olmak istemez. Yada senden uzaklaşır, gitme dersin ama gider. Yavaşça uzaklaşır, içimizdeki boşlukda o mesafede artar. Farkında olmadan küçük boşlukları daha da büyütürüz. Farkında olmakmı ? olmamak mı daha iyi bilemiyorum ama her iki turlu sonucu değiştirecek şeyler iplik kadar ince bir yolda ilerlerken onu geriye çevirmek düşmesini bildiğin ama öyle olmasını istemeyeceğin kadar zordur.

Sanırım hayat düşündüğümüz kadar basit değil, yada biz basit olmasını istiyoruz, çünkü ne kadar karışık olursa bizi daha çok düşündürüp deli edercesine uzaklaştırır gerçeklikten. Belkide gerçeklik olgusu algıladığımız şeylerin çok daha ötesinde bir şeydir. Bizi karışık duygulara şefk edende bu olsa gerek.

Bu yüzden hafta sonumu kendime ayırıp bir süre uzak kalmak en iyisi diye düşünüyorum. Katılmak isteyen varsa beni bulacağınız yeri biliyorsunuz.

Bu yazı 2011 yılında yazdığım eski bir blog sayfasından alınıp yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.