Nefret etmeye şartlanmış kitleler her ülkede kronik bir vaka. Düşünerek ve de objektiv olarak dogru bakışaçısı sergileyen her insan her yerde saygı-itibar görmekte oysa; şartlanmış beyinler huzur ve sükuneti arzulayalan kitlelerin önce pasif tepkisini çekerek sevimsizliklerini göz önüne sermiş olurlar yani, şartlanmış insan saygıya değer bulunmaz, hal böyle iken toplumda bir ikilik havası eserken kimi ideolojik siyasi firkirler bunu kendi çıkarlarına alet etmeye çalışırlar ve kısmen de başarılı olurlar lakin; sonu hep hüsrandır. Dünyada düşünen insan çevresinde olan bitenleri araştıran ve gerçeklerin özüne inmeye çalışabilen yapmacık olmayanlara özlem duyarak vatandaşlık görevinin bilinci ile hareket eden insadır. Bir de şartlanmalara meyilli ve şartlanmanın istikametinde yol alan insan tipleri de vardır bunlar, şartlanmış insanların ebeveynleridir. Akıl-mantıkla hareket eden bireylerin hiç biri, hiçbir şeyle şartlanmadığı aşkıkardır. Şartlanmış beyinlerin en basit zaafları “her ortamda kulanılabilir olmaya namzettir” bunlar kendilerine asla saygı göstermeyen bireylerin, kitlerlerin ruh yapılarını psikolojikmen etkileyerek çeşitli tehliklere ve travmalara maruz kalmasına düşünmeksizin sebebiyet vermekte olup, kendi önyargılarından da asla kurtulamayarak en sonunda bilerek ya da bilmeyerek kendi kendine de zarar vermektedirler. Görüş olarak “insan” amiyane duran lakin oldukça çok karışık bir kavram. Normalde biyolojik olarak muhteşem bir yapıya sahip olan insanın şartlanmış olarak bir hayat tükettiği beni derin düşündürmektedir. Mevlana,nın şu sözü; “Ne fark eder ki, kör insan için elmas da bir, cam da”.
İnsan ömrü kısacık, yaşam için çabalarken hayat arasında, yaşanmamış nice yaşamlar “an”larda yok olup gidiyor. (Almanya)
Yakup İcik